İstanbul’a Dair

Ömrünün ufak bir kısmına şahitlik ettiğim şehrim İstanbul için bir şeyler yapmak istiyordum. Tamamen bana ait, subjektif yorumlarla, benim gözümden, belki seneler sonrasına tarihi bir vesika olarak kalsın diye… Aklıma gelen seçeneklerden birisi bu siteyi kurmaktı. Uzun bir hazırlık sürecinin ardından Boğaz Havası’nı yayına aldım ve bu yazı da benim buradaki ilk yazım olacak.

Ben Şener Dağaşan.

30 senelik İstanbul sakiniyim. Sakin biriyim, bu sebeple kendisine fazla zararım dokunmamıştır. Onun da bana pek zararı olduğunu söyleyemem. Her terkedişte içim acısa da, dönüşlerde hep bir mutluluğum olmuştur. İstanbul’a olan bağlılığım beni bambaşka yerlere sürüklemiştir hayatta. Uzun bir süre uzak kaldığım olmuştur şehrimden. Ama bir şekilde kendisine dönmüşümdür. Burası benim yurdumdur zira.

İstanbul’a Dair

Koca şehrin, deniz havası değmemiş beton duvarlarla çevrili “yaşam” adalarına ulaşamamış bir havası vardır. Bütün olumsuzlukları görüp hissetmişimdir şehrime dair. Yığınlaştırılmış insanların yığınlaştırılmış yaşam alanlarını görüp hayata olan inancımı sıfırlamış olsam da, yeni yapılan “uydu” kentlerin yüksek bloklarından beton duvarları seyreden bir çocuğun bunalım dolu hayatını düşünüp karamsarlığa düşsem de, bir ağaç kovuğu kadar yuvası olan bir kuşun “otoyol” geçecek diye yuvasının yıkılıp etrafının zehirli gazlara maruz bırakılmasını görüp nefret etsem de dünyadan ve insanlıktan, İstanbul benim için bir Boğaziçi’nden ibarettir. Sadece bir Boğaziçi’dir İstanbul. Ona tarihi değerini katan Tarihi Yarımada’nın her bir yanı istila edilmiş olduğundan, İstanbul’u İstanbul yapan bana göre bir Boğaziçi’si kalmıştır. Kıyılarına tecavüz edilse de dağ gibi durmaktadır koskoca su yolu. Her mevsim farklı bir kimlik sunar şehre ve şehir küçük bir çocuk gibi ağlayıp zırlasa da en nihayetinde o kimliğe bürünür bir sonrakine kadar. Kimi zaman karamsar gri bir haldedir. Kimi zaman rengarenk bayram günleri kıvamındadır ruhu. Simsiyah, karanlık zamanlar da geçirir, masmavi huzurlu vakitler de.

İstanbul’u İstanbul yapan boğazıdır. İki yakası bir araya gelir boğazı ile. Alttan ve üstten suni köprüleri olsa da, derinden bağlıdır birbirine İstanbul’un iki yakası. Su ona renk katar tüm dinginliğiyle. İstanbul, dünyada benzeri olmayan bir kara parçasıdır, deniziyle birlikte.

Senelerin sakin vatandaşı olarak, tüm İstanbul’u her karışına kadar bilecek kadar değilim tabii ki. Fakat, gidip gördüğüm, adım attığım, soluğunu ciğerlerime doldurduğum her köşesi benimdir İstanbul’un. En ücra köşelerinde de bulunmuş, en kalabalık yerlerine de uğramış, en sakin kıyılarında da oturmuş, insan yoğunluğundan bunaldığım kıyılarında da gezmişimdir. İnsanların görmek istemediklerini görmüş, şahit olmuşumdur. Hayranlıkla baktıkları birçok şeye bakmış, kendimce bu kadim şehri yorumlamışımdır.

Çok konuştum farkındayım. Şehrimi size kendi gözümden sunarken de böyle yapacağım. Ona, benim gözümden, benim ruhumdan bakacaksınız çoğu zaman. Bazı zamanlarda da tamamen yorumsuz sunacağım kendisine sizlere. O sebeple, takipte kalın, hep beraber İstanbul’u koklayalım.

İstanbul’la kalın 🙂

Daha Fazlası: Şener Dağaşan

Fıstıkağacı’na Metro Geldi, Park Gitti!

Üsküdar Ümraniye Çekmeköy Metro projesi 2013 yılında başladığında Üsküdar’ın Fıstıkağacı semtinde bulunan...
Daha Fazla Oku

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir